Mevsimler değişir ve ben değişirim..
Çayır gezgini,
aylak bir Homo sapiens sapiens’ in sıradan yaşamından mevsimlik notlar.
İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış boyunca
doğanın kendi ritmiyle usulca açılır bu sayfalar.
Evet evet… Aylak.
Ne işi var, ne telaşı.
Tembel mi, amaçsız mı geziyor dersin?
Belki biraz. :))
Ama biz başka bir şey deriz buna:
kendi ritmini duyan bir ruh,
rüzgâr nereyi seçerse
oraya yürüyen biri.
Biz böyle dolaşırız çayırlarda.
Ayağımız toprağa değer,
gözümüz göğe uzanır.
Kimileri yönsüz geziyoruz sanır,
ama yanılırlar.
Pusulamız gökyüzünü gösterir
ve yolumuzu
kuşların kanatları çizer.
Kimi yanımızdan kaşları çatık geçer,
kimi hafifçe gülümser,
içinden içe
aynı özgürlüğü diler.
Böyle böyle
sayfalar bazen bir günceye dönüşür,
bazen sessiz bir kitap kulübünün
usulca açılan kapısına.
Kelimeler, fotoğraflar, mevsimler
ve sen,
çayırın altın otları arasında bir araya gelir;
unutulmuş masalları duymak
ve sıradan günlerde saklı
büyüyü fark etmek için.
Ve bil ki,
okurken ya da yazarken,
bir cümlenin ortasında dalıp giderken,
konudan uzaklaşırken,
hatta hiçbir şey yapmazken bile
aynı fısıltı geri döner:
Aylak olma hakkımız.
Ne tembelliktir bu,
ne amaçsızlık.
Kendi ritmini dinlemek,
rüzgârla yürümek,
gölgede soluklanmak
ve mevsimlerin bıraktığı izleri
sessizce duymaktır.
O yüzden
bu tatlı, biraz şapşal,
cesur ve onurlu aylaklığı
yüreğimizde taşıyalım;
hafif adımlarla,
serin bir esintiyle,
mevsimlerin kendi yolunu bulduğu gibi.
Ve bunu bir an bile hissettiysen,
bu günce senindir.
Bu çayır senindir.
Dünya bekleyebilir.
Ve bulutlar…
Onlar çoktan hikayeye karıştı bile. 🌙✨

Bu sayı, sonbaharın izlerini bir araya toplar.
Dağ yollarında beliren ilk çiğdemlerden zeytin sepetlerinin dolup taşmasına; atölyede kuruyan sabun kokularından pencere kenarında içilen ılık çaya kadar bütün bir mevsimin adımlarını taşır.
Her fotoğraf, her küçük not bu sessiz günlerin içinden toplanmış ince bir ışık gibidir.
Yavaş yürüyen, kendi ritmini bulan bir sonbaharın derinden süzülen zarif parıltısı.
Mevsimlik gözlemler · yol kenarındaki bitkiler · mantarlar · gökyüzü notları
Second Breakfast · küçük atıştırmalıklar · yumuşak tatlar · Shire’ın sabah neşesi
Doğal mürekkepler · zeytinyağlı sabunlar · çeşitli el işleri · küçük deneyler
Sessiz dönüşler · yumuşak adımlar · mevsimin yumuşak ışığı

Toprağın üstünde ince bir serinlik geziniyor.
Sabah serinliği yeniden dönmüş;
uzun zamandır özlediğim havalar bunlar.
Sonbaharın ilk günleri…
Kuşburnu, yabani böğürtlen
ve kırmızı alıç.
En sevdiklerimden.
Dağlar çiğdemle, yabanî sümbülle, siklamenle uyanıyor.
Çayırlarda ise hâlâ yazdan kalma kuru otlar var;
kimileri çoktan cam fanuslarda yerini aldı bile.
Güneş hâlâ ısıtıyor
ama yaprakların rengi değişmeye başlamış.
Zeytinler olgunlaşmanın eşiğinde,
yakında toplamaya başlarız.
Rüzgâr arada serin esip
yaklaşan kışı hatırlatıyor.
Toprak hâlâ kuru sayılır
ama derinlerinde bir hazırlık var sanki.
Kuş sesleri arttı bu günlerde
belki de göç başlamıştır, kim bilir.
Ve sabah artık daha geç oluyor
ama eski taş duvarın dibinde
biberiye hâlâ çiçek açıyor.
Yaban çiçeklerinin tamamı
Wild Flowers of Türkiye sayfasında.
Kurumuş otlar ve minik çalı parçaları ise
Nadire Kabineleri içinde
cam kavanozlarda sessizce bekliyor.
Bir mevsim daha yazıldı bahçenin defterine
sessizce, ağır ağır
bir yaprağın yere düşmesi gibi.




İşler kendi şeklini bulmaya başlıyor
ve Ekimde zeytinler olgunlaşıyor.
Sofralık olanlar dikkatle seçilir
ve avuçlarda hafif bir zeytin kokusu kalır.
Kasım ise sessiz hazırlıklarla geçiyor.
Dağlarda çam mantarı ve kanlıca arayışlarımız
bu günlere denk geliyor;
sepete düşen her mantar
mevsime küçük bir hikâye ekliyor.
Bu sezon topladıklarımdan
birkaç fotoğraf da ekledim.
Ve sonra, tıpkı Shire’ın mutfağında olduğu gibi
bizim evde de yavaş bir sabah başlıyor.
Masadaki ekmek dilimi
tereyağında ısıtılmış üzümlerin
mor altın parıltısıyla süslenmiştir
sade, ama tam bir sonbahar sabahı gibi.
Daha fazla not, tarif
ve sofraya uzanan hikâye için
Second Breakfast sayfasına bakabilirsiniz.









Zeytinyağlı sabun denemeleri, yeni yağ karışımları
ve ağır ağır işleyen bu üretim hali…
Kimi gün kavanozlarımı düzenliyorum,
kimi gün yeni bir tarifin peşinden gidiyorum.
Bu mevsimde atölyede soğuk yöntemle yapılan
zeytinyağlı sabunlara odaklanıyorum.
Kırmızı kil, yeşil kil, pembe kil ve karma içerikli
dörtlü bir sabun seti hazırladım.
Bunların yanında
yüz bakımı için küçük bir Black Magick sabunu
ve mutfak için sade bir katı bulaşık sabunu yaptım.
Karışımların hazırlanışı, ısı dengesi,
kalıplama aşamaları ve kuruma süreci üzerine
küçük notlar aldım.
Süreç sırasında ortaya çıkan varyasyonları
ve doku değişimlerini de kayda geçirdim.
Aşağıda birkaç fotoğraf ve aşama yer alıyor.
Ayrıntılar, adım adım notlar ve formüller
ile daha teknik bilgiler
Atölye bölümünde.

Bu sezonda atölyede kullanılan yağlar, killer ve kömür gibi temel bileşenler
sessizce kendi görevlerini üstleniyor.
Zeytinyağının yumuşak dokusu, hindistan cevizinin temiz keskinliği
ve shea ile kakaonun ağırbaşlı sıcaklığı tariflere yön veriyor.
Her malzeme, ortaya çıkan sabunun karakterini belirliyor.

Sonbahar boyunca iki sabun hazırlandı:
yüz bakımı için küçük bir Black Magick
ve mutfak için sade bir katı bulaşık sabunu.
Karışımların hazırlanışı, ısı dengesi,
kalıba dökme anı ve kürlenme süreci boyunca
atölyenin ağır ağır işleyen ritmi korundu.
Her aşama kendi sessiz düzeni içinde ilerledi.

Trace’in ansızın beliriveren çizgisi,
taze dökülmüş sabunun yüzeyindeki ilk matlık
ve kürlendikçe oturan doku…
Bu sezonda alınan minik notlar,
atölyenin kapalı kapılar ardındaki halini fısıldıyor.
Daha teknik bilgiler, formüller ve adım adım süreçler
Atölye bölümünde ayrıntılı olarak yer alıyor.

Biraz müzikle renklenen anlar,
yoldan toplanmış küçük hikâyeler,
akşamüstüne yakışan bir film,
rafın sessizliğinden çekip aldığın bir kitap.
Hepsi bu mevsimin keyifli törenleri
ve hiçbiri acele istemez.
Aylak ritüellerim de her zamanki gibi sade.
Bir mum yakmak, pencere önünde sıcak bir şey yudumlamak
ve arkada hafif bir cazın
odanın sessizliğine karışmasına izin vermek.
Bazen birkaç satır yazıyorum,
bazen küçük bir çizim bırakıyorum sayfaya.
Sonra bu sakin anları
güne karışmadan önce fotoğraflıyorum.
Bu küçük duraklamalar
sandığımdan daha çok şekillendiriyor günü
yavaş bir nefes gibi,
sıcak bir fincan gibi
hiçbir şey istemeyen ama ardında
hafif bir ışık bırakan küçük uğraşlar.
Şimdilik sonbahar usulca ilerliyor.
✧ Filmler
• The Guernsey Literary and Potato Peel Pie Society (2018)
• Julie & Julia (2009)
• About Time (2013)
✧ Müzikler
Oscar Peterson – Tea for Two
Agnes Obel – Under Giant Trees
Howard Shore – Bag End
Calm Jazzzz – Spotify’da dinlemek için tıklayın.
✧ Kitaplar
• Hiçbir Şey Yapmama Günü
Original (FR): Un Grand Jour de Rien
On a Magical Do-Nothing Day
Beatrice Alemagna
• Olli’s Lost Kitten
Nicola Killen
• Le Cabinet de Curiosités
A Parisian Cabinet of Curiosities
Deyrolle
Eski Meşealtı Kitap Okurları Cemiyeti’nin gölgesinde bir araya gelen
bu sessiz cemiyetin seçtiği kitaplar,
kısa notlar ve eşlik eden fotoğraflarla aşağıda seni bekliyor.

Bu ara A Parisian Cabinet of Curiosities – Deyrolle içinde dolaşıyorum;
sessiz, merak dolu, ince ayrıntılarla parlayan bir hazine gibi.

Ve resimli kitaplara olan sevgim beni yine çocuk edebiyatına götürdü:
Beatrice Alemagna’dan
Hiçbir Şey Yapmama Günü
(On a Magical Do-Nothing Day / Un Grand

Ve Nicola Killen’dan
Olli’s Lost Kitten.
İkisi de sıcak, yumuşak ve keyifli bir aylaklık taşıyor… Tam da olması gerektiği gibi. :)
Ve bir gün şu sorunun peşine düşmek isterim:
“Neden çocuk kitapları okumalıyız?”
Kendi sessiz yolunu hak eden bir soru bu. 🌿✨
Bir yaprak düştü, bir başkası sarardı,
bir çaydanlık mırıldandı
uzak bir evin penceresinde.
Ve sen bütün bu satırlarda yürüdün
her kelimede duraklayarak
fotoğrafları usulca inceleyerek.
Şimdi bu sayfa yavaşça kapanıyor
ama yeni mevsim geldiğinde
hikâye yeniden yolunu bulacak
ve kapını usulca tıklatacak.
Ve bil ki
sonbaharın bu yumuşak adımları
bir süre daha seninle. 🍂🌙
Şimdilik
ayakkabılarını kapının önüne bırak.
Telefonu görmezden gel.
Derin bir nefes al.
Düşüncelerin usulca durulsun.
Sadece otur
ve çayırın o dingin, sessiz büyüsünün
çevrene yayılmasına izin ver.
Bu yolları benimle yürüdüğün için teşekkür ederim gezgin.
Ve hiçbir şey yapmadan da
dünyanın yumuşacık döndüğünü bilmek güzel.
✨
Bir sonraki rüzgârda görüşmek üzere.
🌿
Çayırdan sevgilerle
Sonbahar ’25

Meadow Wanderer
Dikili, İzmir, Türkiye
© 2023–2025 Meadow Wanderer
ALL TEXTS AND ARTWORK ARE PROTECTED. TÜM HAKLARI SAKLIDIR.
.png/:/cr=t:8.5%25,l:0%25,w:100%25,h:80.81%25/rs=w:515,h:234,cg:true)
TR
Burada size daha iyi bir deneyim sunabilmek için yalnızca temel çerezleri kullanıyoruz. Daha fazla bilgi için Çerez Politikamıza göz atabilirsiniz.
EN
We only use essential cookies to make your experience here smoother. For more details, you can check our Cookie Policy.